Flash

6/recent/ticker-posts

Geçmişten Bugüne Eriyen Vicdan ve İnsanlık

           Geçmişten Bugüne Eriyen Vicdan ve İnsanlık

 

İnsanlığımız, vicdan ve merhametimiz; bir zamanların adeta iklimi, mevsimi, bir atmosferi gibiydi. Dünyamızı, hayat ve yaşantılarımızı besleyen can damarı; insan ve insanlığa şeref ve değer katan paha biçilmez bir dönemin altın anahtarıydı. Vicdan, merhamet ve saf niyet hamurundan, zamanın ve devrin yaşam kurallarına adeta hükmeden bir insan ve insanlık vardı.

Mesut ve saadet dolu bir hayatın yaşandığı o devirden, bugün can çekişen bir insanlık ve yaşama doğru nasıl savrulduğumuza hep birlikte şahit oluyoruz. Ve sadece üzülerek; insanlık ve merhametimizi dünde, zalimliğin ve maddiyatçılığın yaşandığı bir iklime devrettiğimiz bu günleri yaşıyoruz.

Güngörmüş yaşlılarımızın ve büyüklerimizin sözleri hâlâ kulağımızda çınlıyor. Onların yaşadığı dönemin insanlığını anlatırken bugün yaşadığımız manzaranın o insanlık ekseriyetinden ne kadar uzak olduğunu görüyor, “Acaba bu yaşadığımız insanlık biz miyiz?” sorusunu kendimize sormaktan kendimizi alamıyoruz.

Açlıkmış, yoklukmuş, birbirine yan gözle bakmakmış… Dağda taşta korkunun ve güvensizliğin olmadığı, herkesin birbirine bacı-kardeş gözüyle baktığı bir insanlık vardı. İnsanlar başını taşa yaslayıp gönül rahatlığıyla yatabilir, huzurlu bir kalbin verdiği rahatlıkla uyuyabilirdi. Yokluğun, çilenin, fakirliğin diz boyu olduğu o zamanlarda şükür, sadakat ve çalışmanın erdemi; birbirinden haberdar, zorluk ve sıkıntılara ortak olan bir insanlık anlayışı hâkimdi.

Paraymış, pulmuş, makam veya mevkiymiş… Bir zamanların insan ve insanlığına bunlar hükmetmezdi. Nasıl ki bir devrin endüstrisinin baş yakıtı petrol idiyse, bazı zamanlarda da insan ve insanlık toplumları yönlendirirdi. Her ne kadar savaşlar, yokluk, kıtlık ve zorluklar bitmemiş olsa da; vicdanı, merhameti tükenmeyen güçlü bir insanlık vardı.

Yokluğun varlığı yendiği, maneviyatın maddiyata galip geldiği, özgürlüğün sömürgeyi aştığı, esaretin zincirlerini kırdığı bir devrin insan ve insanlığından bugüne baktığımızda; tam tersi bir manzarayla karşılaşmak, değerli okuyucularımız, inanın ki üzülmemek elde değil. İnsanlığımızın bu kadar kan kaybetmesi ve yok oluşla karşı karşıya kalması büyük bir ıstıraptır. Bugün maddiyat yokluğa, sömürge özgürlüğe, madde maneviyata galip gelmiş; geçmişten günümüze eser kalmamıştır.

Değerli okuyucularımız, mevsimler değişmedi; değişen biziz. Keşke eski zamanlardaki yokluğa, açlığa, çileye razı olsaydık da bugünkü öz kardeşin kardeşe bile mesut ve saadetini çok gören insanlığı görmeseydik. Tokun açtan, rahatın zordan, güçlünün zayıftan habersiz ve duyarsız olduğu bir insanlık iklimine girdik.

Eskiden vicdan, merhamet ve insanlık vardı. Hayat insanlara ıstırap ve acı vermiyordu. Bugün ise vicdanımızı, merhametimizi ve insanlığımızı kaybettik; şimdi hayat bizi boğuyor.

Vesselam

Nevzat AKSOY

Yorum Gönder

0 Yorumlar