Flash

6/recent/ticker-posts

Birlik Olmadan Dirlik Olmaz

Birlik Olmadan Dirlik Olmaz 

Türkiye ve İslâm dünyası, tarih boyunca sayısız saldırıya ve haksızlığa maruz kaldı. Dün Haçlı seferleri, Moğol istilaları, sömürgeci işgaller vardı; bugün ise ekonomik baskılar, siyasi komplolar, medya manipülasyonları ve doğrudan askeri saldırılar var. Özellikle İsrail'in Filistin'de sürdürdüğü zulüm, sadece Gazze'ye ya da Batı Şeria'ya yönelik değildir; tüm İslâm dünyasına bir gözdağıdır. ABD'nin desteğiyle güç bulan İsrail, sınır tanımadan hareket ederken, dünyanın dört bir yanında Müslüman toplumlar üzerinde baskı kurmanın yollarını aramaktadır.

Bu tablo, bize önemli bir hakikati yeniden hatırlatıyor: Birlik ve beraberlik olmadan, hiçbir toplum ayakta kalamaz. Fırtınalı denizlerde yol alan bir gemi, kaptanına ve uyum içinde çalışan mürettebatına ihtiyaç duyar. Eğer herkes kendi başına hareket ederse, gemi rotasından sapar ve en küçük dalgada batma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. İşte milletler de böyledir. İçerde birlik sağlanmadan, dışarıdaki düşmanlara karşı durmak mümkün değildir.

Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor:
"Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak çarpışanları sever." (Saff, 4)

Bu ayet, Müslümanlara sadece savaş meydanında değil, hayatın her alanında nasıl kenetlenmeleri gerektiğini göstermektedir. Birlik olmadan güç olmaz, beraberlik olmadan dirlik olmaz. Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinde belirttiği gibi, Müslümanların hem maddî hem de manevî birliğe ihtiyacı vardır. Küçük çıkarlar, şahsi hesaplar, makam ve menfaat hırsları bir kenara bırakılmalıdır. Yüce gaye, Allah'ın rızasını kazanmak ve ümmetin onurunu korumak olmalıdır.

Bugün baktığımızda, İslâm dünyasının en büyük sıkıntısı parçalanmışlıktır. Her ülke kendi gündemine sıkışmış, her toplum kendi sorunlarına gömülmüş durumda. Oysa düşman, bu dağınıklığımızdan yararlanarak bizi daha kolay yıpratıyor. İşte bu yüzden "kenetlenmiş yapı gibi saf bağlamak" sadece bir ideal değil; aynı zamanda yaşamsal bir zorunluluktur.

Birlik ve beraberlik, yalnızca cephede değil; siyasette, ekonomide, eğitimde, kültürde ve medyada da hayata geçirilmelidir. Bir millet, ancak dayanışma ruhuyla yükselir. Kendi içinde kavga eden, birbirine güvenmeyen, sürekli ayrılıklar üreten toplumlar asla güçlü olamaz.

Bugün Türkiye'nin önünde tarihi bir sorumluluk vardır. Bölgesinde öncü, ümmetin gözünde umut ışığı olan Türkiye, ancak kendi içinde birlik ve beraberliği sağlayabildiği ölçüde bu rolü hakkıyla üstlenebilir. Birlik demek; farklılıkları zenginlik bilmek, kardeşliği korumak, ayrılıklardan uzak durmaktır. Beraberlik demek; aynı hedefe yürümek, aynı değerler uğruna çaba sarf etmektir.

Unutmayalım: Kurşundan yapılmış bir duvar, iğne ucu kadar bir boşluk bırakırsa, düşman tam da oradan girer. Bizimse bırak boşluğu, gölgesine bile fırsat vermememiz gerekir. Tarih, iç kavgalar yüzünden yıkılan nice devletin, parçalanan nice toplumun örnekleriyle doludur.

O halde bugün bize düşen görev açıktır:
Kardeşlik hukukuna sarılmak, ortak değerlere sahip çıkmak, ayrılıkları büyütmek yerine birlik zeminini güçlendirmek. Ancak o zaman hem ülkemiz hem de İslâm dünyası yeniden güçlenecek, zulüm ve haksızlık karşısında dimdik ayakta durabilecektir.

Kenetlenmiş yapı gibi saf bağlayalım ki; düşman ne kadar güçlü olursa olsun, karşımızda tutunamasın. Birlik ve beraberliğimiz, bizim en büyük silahımız, en sağlam zırhımız olacaktır.

 

         Selam ve Dua İle

         Zübeyt BOZKURT

Yorum Gönder

0 Yorumlar